Günümüzde en çok kullanılan kelimelerden biridir. Genelde genç yaşlarda başlayıp belki de ağzımızdan ölene kadar düşürmediğimiz her sohbette kullanılan kelimedir. DAVA herkesin kendine göre, bir DAVA tanımı bulunmaktadır.
Bu yüzdendir ki her fırkanın, her cemaatin, grubun, tarikatın, meşrebin, ırkın, inancın bırakamadığı çiklet gibi çiğnendiği bir kelimedir DAVA. Solcusunun da sağcısının da dincisinin de bir zirveye bir ideale bir masaya bir yerlere gelebilmek için birilerinin sırtına basarak iştahla abartarak, inandırarak kullanılan sözcüktür DAVA. Bizim kuşakta bizlerde hep konuşmuşuzdur bu dava kelimesini Var mıdır derseniz vardır. Kimler için derseniz bunun cevabını bulabiliriz. Birazcık vicdanımızı yoklarsak cevap hemen ortaya çıkar. Dini için imanı için devleti, milleti için kendi canını feda eden, gözünü kırpmadan, gazi olan, şehit olan içindir dava kelimesi. Yoksa bu kelimeyi kullanan o kadar insan tanıdım ki, zamanın da nice koç yiğitleri hayatının baharında o gül fidanlarını kara toprakla buluşturdular. Gözü yaşlı bir ana, bir baba, bir bacı, ya da dul bir e, gözü yaşlı yetimler bıraktılar. Ciğerleri beş para etmez asalak, onursuz, gurursuz, şuursuz, yalancı menfaatçi, ahlak yoksunu, inanç yoksunu bu karaktersizlerin berbat ettiği bir kelimedir DAVA.
Bir grubu bir kitleyi kullanarak en tepeye çıkıp bir numara, iki numara, üç numara olan, aslında yerlerinin yüz numara olması gerekenlerinin saf, tertemiz, namuslu, şerefli, izzetli, inançlı, milliyetçi, alnı ak, yüreği pak, kullanılan kullanırken kullandıkları kelimedir DAVA.
DAVA anlatılmaz yaşanır. Bunu niçin söylüyorsun, niçin yazıyorsun derseniz, kendi kuşağımızda bizlere o günlerde DAVAyı anlatanların bugünler de televizyon oturumlarında siyasi alanlarda üç yüz atmış derece dönüş yapmalarını dansözlerin dahi kıvıramadıkları hal ve hareketleri sergilemektedirler. Şahsıma sorsanız geçmişinden pişman mı deseniz asla pişmanda değilim. O günün şartlarında nasıl davranmışsam bugünde aynı davranırım. Bizler çok aptal değiliz, birileri de çok zeki değil. Ancak aramızda ki fark biz bir şeye inanıyoruz. Onlar ise inanmış gibi yapıp, şu üç günlük dünya da kendilerini aldatmaktadırlar. Bizim inancımız malında, mülkünde, makamında, mevkiinde geçici bir heves olduğudur. Bizim inancımız ALLAH korkusudur. Şamil Basayev şöyle diyor, ‘Bir DAVA, uğrunda ölünecek kadar değerli değil ise, uğrunda yaşanacak kadar da değerli değildir.’ Yine Necip Fazıl Kısakürek, ‘DAVA bilen ve bilmeyen, anlayan ve anlamayan için tek, Hep solmayan renge, geçmeyen ana, pörsümeyen yeniye, bölünmeyen bütüne ulaşmaktır.’
DAVA adamı;
Tufanı görmeden karada gemisini yapan, yanacağını düşünmeden ateşe atlayan, yarılmasını beklemeden korkusuzca Kızıldeniz’e dalan adamdır.
DAVA adamı;
Hakikat çeşmesinden kana kana su içerken, o çeşmenin yalağından kovalar dolusu suyu aşırmayan insandır.
DAVA insanı;
Yeri geldiğinde inandığı değerler uğrunda ölüme gözünü kırpmadan giden insandır. DAVA insanı olabilmek için her şeyden önce bilgili, dava olarak bildiğin bu amacın ne olduğunu, kimin için, neden, nasıl yapılamasını gerektiğini bilmen gerekir. DAVA bir manadır, DAVA bir şuurdur. Yoksa DAVA yemek, içmek, eğlenmek, ün, şöhret, masa, makam ve mevki şeklini alır. O zamanda bunun adı DAVA olmaz. Nefsinin esiri olursun, hem bu dünyanı, hem de ahiretini bitirmiş olursun. Kişiliksiz, karaktersiz olarak yaşar öldükten sonra da hep böyle anılırsın.
DAVA adamı;
Kemiyetin keyfiyete galip gelemeyeceğinin bilincinde olarak kalabalıktan korkarak, aralarına katılarak, onlardan olan değil, o kalabalığın karşısına çıkarak o yolun yanlış olduğunu savunmaktır. Kısaca sonuçlandırarak DAVA, hayatın her alanında, her anında inandığı değerler uğrunda insanları davet eden diliyle söylediğini kalbiyle tasdik eden, haliyle anlatan anlattığını bizzat kendinin yaşamasıdır.
Anladım işi sanat Allah’ı aramakmış
Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış.
YORUMLAR